Max Weber'in bürokrasi araştırması sosyolojik bir klasik olarak ele alınır ve günümüze kadar modern organizasyonlar üzerine araştırmaların temelini oluşturur. Weber’in metodolojik açıdan en büyük başarısı on dokuzuncu yüzyıldan beri tarih, toplum ve kültür bilimleriyle uğraşan kişileri bölünmüşlüğe iten yorumlayıcı yaklaşımla açıklayıcı yaklaşımı birlikte kullanmasıdır (DEMİREL, 2013). Weber bürokrasiyi “büyük çapta idari görevler ve örgütsel hedeflere ulaşmak için çok sayıda bireyin çalışmasını rasyonel bir biçimde koordine etmek amacıyla tasarlanmış hiyerarşik örgütsel bir yapı olarak” tanımlar. Weber, kapitalist organizasyonların çoğunun bürokratik bir yapıya sahip olduğunu öne sürer. Kapitalist ve komünist sanayi toplumlarının temel özelliği olarak rasyonelleşme eğilimi, rasyonel ve hesaplı düşünce, eylem ve planlama biçimlerinin gelişimidir. Weber'e göre adeta "insanoğlunun kaderi" olan rasyonelleşmenin kaynağı, Protestanlığın ahlakı tarafından sağlanan bir takım kültürel değişikliklere maruz kalmaktadır. Ancak Weber, Protestanlığın doğrudan doğruya kapitalizmi geliştirmiş olduğunu savunmamakta, sadece Kapitalizm'in gelişmesine yardımcı olacak olan ferdiyetçilik, rasyonel düşünce, çalışkanlık gibi kapitalist değerleri geliştirmiş olduğunu ileri sürmektedir. Weber rasyonelleşmenin sadece iktisadi alanda değil, siyasal, sosyal ve dinsel, insanın yaşamının tüm alanlarında gerçekleşmekte olduğunu ve bundan sonra da gerçekleşmeye devam edecek olduğu kanısındadır (KARASOY). Bürokratikleşme sanayileşmiş güce; örgütlü bir topluma doğru gelişme eğiliminin klasik bir örneğidir. Amerikan sosyolog Amitai Etzioni 1964'te şu şekilde tanımlanmıştır; biz organizasyonlar içinde doğmakta, organizasyonlar içinde eğitilmekte ve çoğumuz hayatımızın büyük bir kısmını organizasyonlar için çalışarak geçirmekteyiz. Boş zamanlarımızın çoğunu organizasyonlara ödeme yaparak, onlar içinde oynayarak ve dua ederek geçirmekteyiz. Çoğumuz bir organizasyon içinde ölmektedir ve gömülme zamanı geldiğinde bütün bu organizasyonların en büyüğünün yani devletin resmi iznini almak zorundayız (SLATTERY, 2011).
Etzioni’nin betimlemesi ile daha somut görebildiğimiz bürokrasi sisteminin içinde dönüp durduğumuz bürokratik sistemin farkında değiliz; bizi nasıl etkisi altına aldığını ve fark etmeden ne kadar çok bağımlı yaşar hale getirildiğimizi günlük hayatımızda fark etmiyoruz. Bu noktada bir insan doğumunda bile bürokrasinin koyduğu kurallara göre hayata başlıyor ve ölümünde dahi bürokrasinin belirlediği ölçülere ve kurallara göre gömülebiliyor.
Weber'e göre modern toplumun temelini hukuki otorite insanlardan ziyade yasalar ve düzenlemeler tarafından yönetilme gücün gelenek veya kişisel karizmadan ziyade rıza ve görevin gerektirdiği otorite aracılığı ile meşrulaştırılması oluşturur. Bürokrasi tarafsızdır sadece düzenleyicidir, kişisel veya öznel değildir. Bürokrasi içerisindeki kurallar önyargı ve tutkulardan uzaktır. Kuralları toplumsal mevki ve kökenine bakmadan herkes aynı şekilde uygularken kendilerine de daha üst bir otoriteye iktidardaki hükümeti temsil ettiği halk iradesine tabilerdir. Günümüz memurlarının gücü kendine değil aksine ister devlet memuru ister hâkim ister polis olsun işgal ettikleri konumlara dayanır. Onlar bir o içine emirleri ancak belirli sınırlar içinde ve sadece astlarına uygularlar dışında memurlar hiçbir meşru güce sahip değildirler. Bürokrasi için de ideal memur üstlerinden gelen emir ve kuralları ideal bir biçimde uygulayan inançlı bir hizmetkarlardır. Weber, özel kapitalist organizasyonların çoğunu bürokratik bir yapıya sahip olduğunu öne sürse bile bu dönemdeki analizin temel o da kamu kuruluşları ve devlet bürokrasiler olmuştur. Weber ideal tip in 5 temel özelliğini belirlemiştir.
Uzmanlaşmış bir idare iş bölümü bir organizasyon içerisinde parçalara ayrılmış sorumluluk alanlarına uzmanlığına göre kişiler görevlendiriliyor bu görevlendirme sayesinde kişiler belli sorumluluklara sahip oluyorlar.
Hiyerarşik bir komuta zinciri içinde alt düzey bir memurun üst düzeydeki memurların kontrol ve gözetimi altında olduğu görevler hiyerarşisi mevcuttur.
Tutarlı bir soyut kurallar sistemine tabi olunan ve kuralların özel durumlara uygulanması ile sağlanan düzenlemeler yönetimi kuralların memurların eylemlerini düzenlemesi ve onların güçlerinin sınırlarını kesin olarak belirlemesi gerekmektedir. Kurallar bürokrasi çalışanlarını sıkı disipline zorlar ve merkezi bir denetimi dayatır bu bağlamda kişisel insiyatif veya sağ duyuya çok az yer verilir.
Her bürokratik eylem kişisellikten uzaktır ideal memur görevi ne kişilere veya kendi duygularını aldırmadan sadece kurallara göre yapar.
Liyakat temelinde göreve atanmanın memurların seçimi veya terfian tek ölçü olması Bürokratik yönetim esas itibarı ile bilgi temelinde kontrol anlamına gelir bu özellikle onu rasyonel kılan bir özelliktir. Liyakat uygunluk yeterlilik bağlamında ölçü belirlenmesidir.
Özel ve resmi gelir ve hayatın birbirinden ayrılması bürokrasi resmi faaliyetleri Özel Hayat alanından kesin olarak ayırır.
Weber'in bu ölçütler doğrultusunda bürokratik örgütlenmeyi akraba kayırma torpil rüşvet insiyatif gibi durumlardan uzak tutması ile mevcut yönetim organizasyonlarından farklılık ortaya koyar Sanayi toplumlarında sistemin düzgün işleyebilmesi için örgütsel yapılara gerek duyulmuştur. Bu sebeple sistemin yani bürokrasinin insanlara değil kurallara kişilere değil görevlere hiyerarşisine dayandığı için teknik bakımdan üstün ve ideal organizasyon biçimidir (SLATTERY, 2011).
Max Weber, aydınlanmacı aklın sonucunda gerçekleşen rasyonelleşmenin somut yansıması olarak bürokratik kurumların gelişimini, “demir kafes” olarak nitelemiştir. Demir kafes; Aydınlanma çağı ile bürokratik kuramların gelişimi bilim ve mühendisliklerdeki ilerlemeler kapitalizmi doğurmuştur. Kapitalizm ile verimlilik ve maliyet-fayda analizine dayalı tamamen rasyonel kararları getirmiştir. Kapitalizmin yükselişi birçok maddi fayda getirmesi yanı sıra sayısız sosyal sorun getirmiştir. Geleneksel kültürel ve ruhsal değerlerin yerini rasyonelleşme almış ve birçok insanın gündelik hayatının manevi mistik yönünün yerine soğuk hesaplar almıştır. İnsanlar üzerinde Weber'in “düş kırıklığı” adını verdiği his ortaya çıkmıştır. Aydınlanma ile artan bilginin pozitif değişiklikleri ve modası geçmiş dini otoritelerin emirlerinin yerine mantıksal karar vermenin getirdiği refahı kabul etmiştir. Rasyonelleşme her türlü organizasyon da bürokrasi seviyesini arttırarak toplumun yönetimini de değiştirmiştir. Makine benzeri etkililiği ve verimliliği toplumun ekonomik olarak zenginleşmesine imkân tanır; bu da kapsam ve güç bakımından gelişmesinin açıkça durdurulamaz olduğu anlamına gelir. Bürokrasinin bu gücü bireylerin sistem içerisinde sıkışıp kaldığını göstermektedir. Rasyonalite ruhu, modern insanlığın yasal, yönetimsel, sosyal ve ekonomik yaşamını olduğu kadar, sanata ve bilime de hükmeder. (EKŞİ, 2010) Buna göre tarihte yapılmış belki de en güçlü vurgu en iyimser şekilde demir kafesler üretmek zorunda kalmak olmuştur.
Akıl aydınlanma felsefesinin anlaşılması için bir anahtar kavram olmuştur. Akıl artık bir işlevsel özne olup onun yeni kullanımı model akıl düşüncesine yol açmıştır. Bu bağlamda aklı kullanma yeteneksizliğini aydınlanmanın meydan okuduğu güçlerden olan otorite ve gelenek tarafından biçimlendirme işaret ederken, gelenek ve otoritenin oluşturduğu dünya, insanın özgürlük ve mutluluk arayışında bir engel teşkil etmektedir. Modern toplumun birçok üyesi rasyonelleşmenin demir kafesi içindeymiş gibi kendini bürokrasinin katı kurallarını hapsolmuş hisseder dahası bürokrasi kişi dışı olan ve bireyciliği reddeden standartlaşmış prosedürlere sahip hiyerarşik organizasyonlar üretme eğilimindedir. Weber bürokratik örgütlenmelerin insanlık açısından doğurduğu paradoksa da dikkat çeker. Bürokrasiler bir yandan hız ve verimlilik sağlar ama öte yandan her şey yazılı ve önceden planlandığı için insanların esnek davranma imkânı kalmaz. Rasyonelleşme denilen süreç aslında araçsal aklın hâkim hale gelmesidir yani en verimli ve en etkili sonuca ulaşmak için aklımızın en iyi araçlarının seçmesi ve planlamasıdır. Weber'e göre bürokrasi modern sanayi toplumunda hem kaçınılmaz hem de zorunludur.
Bürokrasi üzerine ilk sistematik çalışmaları yürütmüş olan sosyolog Max Weber, sanayi devrimi sonrası şekillenen modern bürokrasinin daha önceki yapılardan farklı olduğunu söyler. Ona göre tüm modern kurumlar (devlet, okul, hastane, şirket vs.) bürokratik örgütlenmeye dayanırlar. Bürokrasi tüm modern hayatı çevreler.
Max Weber, bürokrasi üzerine en detaylı ve düşünceleri ileri sürmüş bir düşünürdür. Günümüzde devletler bürokrasi üzerinde yapılan çalışmalar ve tartışmalarda Weber'in öne sürdüğü sistematik görüşlerden faydalanmaktadır. Weber'in siyaset sosyolojisi kuramı güç, hükmetmenin tanımlanması ve meşru otorite tiplemesi üzerine kuruludur. O siyaseti, bir siyasal topluluğun (devletin) önderliği ya da bu önderliği etkilemeye çalışan bir davranış olarak tanımlamaktadır (KARASOY). Bürokrasi kuramı oluştururken; güç, meşruluk, iktidar kavramları üzerinde duran Weber'in otorite tiplerini üçe ayırarak incelediğini biliyoruz.
Weber “İnsanlar niçin itaat ederler?” sorusuna cevap aramaya başladığında otorite yani itaat etme ilişkisini incelemeye başlamıştır. Weber'e göre iktidar verilen emirlerin kabul edilmesini sağlayan unsurdur. Meşruluk kavramı ise iktidarın kabul edilmesinin sağlayan unsurdur. Weber'in bahsettiği otorite kavramı meşruluğun ve iktidarın birleşmesiyle ortaya çıkmıştır. Weber'e göre hiçbir otorite şekli saf değildir. Weber bürokrasisinin olumsuzluklarını ileri sürerek, bürokrasinin öleceği ve yok olacağı üzerine teoriler geliştirilmesine karşılık, Weber bürokrasisi günümüzde halen en etkin, yaygın ve egemen yönetim ve örgütlenme şekli olarak işlevini sürdürmeye devam etmektedir (ÇEVİKBAŞ, 2014).
Geleneksel otorite tipinde; iktidar meşruluğunu uzun yıllardan beri etkili olan göreneklerden inançlardan ve geleneklerden almaktadır. Kısaca gelenekler her şeyin üstünde yer almaktadır. Bu yönetim tarzında kişinin keyfi ve kişisel uygulamaları ön plana çıkabilir ancak kişişisel insiyatif ve uygulamalar olmaması için gelenekler tarafından sınırlandırılmıştır.
Karizmatik otorite Weber'e göre; tek bir kişiye duyulan, göreve bağlılığı ve inanca dayanan meşruluk ile hareket eden iktidarın meydana getirdiği otorite tipidir. Her ne kadar geleneksel tip ile uyuşabilir gibi gözükse de gelenek ve göreneklerin gözetilmesi söz konusu değildir. Hatta göz ardı edilmiş bile olabilir. Karizmatik otorite tipinin temeli inanca dayanır; kişinin kahramanlığı veya olağanüstü yetenekleri diğer insanlar üzerinde inanç oluşturması ile bilinir. Bu otorite tipinde görevli insanlar bağlılık ve sadakatlerine göre seçilirler ve görevlendirilirler. Weber'e göre geleneksel otoriteye göre kısa ömürlü bir otorite tipidir. Karizmatik otorite tipinde kurallara bağlı bir sistem yoktur. Bu bağlamda devamlılık, uzmanlık, yükselme, kariyer gibi kavramlar somutlaştırılamaz.
Rasyonel otorite; meşruluk kaynağı kurallardan gelir hukuk ve yasalar belirlenir, yasa ve kuralların dışarısına çıkıldığında yaptırımı vardır. Rasyonel otorite, kişisel özelliklere veya geleneklere bağlı değildir. Herkes tarafından kabul edilen kurallara ve yasalara göre hareket etme zorunluluğu vardır. Yöneticilerin yönetme yetkisini halk tarafından almaları sebebiyle bu otorite tipinde hukuku ve seçimleri rasyonel ilkeler üzerine kurmak zorunluluğu vardır. Kurallara uyumluluğunun olması için gelenekler veya kişilerin isteklerine değil rasyonelve akılcı nitelik taşıması gereklidir. Bu otorite tipini önemli avantajı; devamlılık sağlanabiliyor olmasıdır. Hiyerarşik sisteme sahip olmasıyla uzmanlık kavramına yer verir; idari ve yönetici kadrolar yeteneklerine ve becerilerine göre yer alırlar. Hiyerarşiye göre üst katmanlarda bulunan kimselerin de yetkileri yasalar ile sınırlandırılmıştır.
Max Weber bürokrasiyi örgütlenme ve yönetim biçimi olarak ele almıştır. Weber'e göre sanayileşmeyle birlikte toplumun ihtiyaçlarını karşılamak için eski örgüt yapıları yetersiz hale gelmiştir (AKÇAYAKA, 2016). Geleneklerin ve inançların etkisinin azalması ile eski örgüt yapılarının yerini “Bürokrasi” denilen örgütlenme şekli almıştır. Weber bürokrasi modelini oluştururken ileri sanayi toplumlarının kamu bürokrasilerini gözlemlemiştir. Adına “Modern Bürokrasi” dediği yeni örgütlenme biçimi eskisinin yerini almaktadır. Yeni örgütlenme biçimi kamu olsun özel olsun sadece şu özelliklere sahip olmalıdır:
1. Örgütün büyük olması çalışan insan sayısının çok fazla olmasıdır.
2. Örgütün çalışanlarının vasıflı değil yarı vasıflı ya da vasıfsız olmasıdır.
3. Örgütte kitle üretim teknolojisini kullanıyor olmasıdır.
4. Basit bir üretim çıktısı olmasıdır.
Max Weber'in kuram ya da model olarak önermediği bu belirledikleri kriterlerin bürokrasiyi tanımladığını bilinmektedir. Max Weber tarafından kullanılan ideal kavramıyla modern bürokratik yapının yönetim için aşılması gereken bir ütopya değil daha ziyade mevcut hali ile mükemmel örnek bir şablon olduğunu ortaya koymaya çalışmıştır. İdeal ile olması gerekeni değil mevcut durumu nitelemiştir (AKÇAYAKA, 2016). Düşünsel olarak ideal tip uygulamada hiçbir zaman tam olarak gerçekleşmemektedir. Weber, ideal tipi rehber olarak inşa etmiştir. İdeal tip gerçek tipin üstün hali değil yalnızca gerçekte tam örneği bulunmayan saf demektir.
Weber tarafından özellikleri yasalarla düzenlenmiş yetki alanı, otorite hiyerarşi, yönetimin yazılı belgelere dayanması, uzmanlaşma, gayrişahsilik, kariyer yapısı, kurallar sistemi, kamu ve özel hayatın ayrışması şeklinde sıralanmıştır. Bürokrasi modelinde yazılı kurallar ile düzenlenmiş memurluğa alınma, yükselme, görevden alınma süreçleri yasal metinler ile belirlenmiştir. Memurlar, onları atayan görevlilere veya otoriteye kulluk yapmaktan çok verilen sorumlulukları yerine getirmeleri gereken işlevler ile sınırlandırılmışlardır (AKÇAYAKA, 2016).
Yönetim modelinin hayata geçirilmesi için memurların iş güvenliğinin sağlanması yanında alınan kararların yasal kurallara uygun olması ve kuralların dışına çıkıldığında sonuçlarından memurların sorumlu tutulması, memurların yetkilerini keyfi biçimde kullanma fırsatların ortadan kaldırmıştır.
Max Weber'in bürokrasisi diğer yönetim biçimlerine göre birçok avantaj taşımaktadır. Kesinlik, devamlılık, süreklilik, birlik ve tam bağımsızlık gibi kavramlar ile avantajları sıralanabilir. Verilen görevlerin veya belirlenen yasaların nesnel olması, uzmanlık alanlarına göre verilmesi ve kişilere göre farklılık göstermemesi bu bağlamda akılcı ve yasal bir sisteme dayalı olması avantajları arasındadır.
Son Olarak
Weber, bürokrasiyi analiz ederken sınıfların nasıl değiştiğini, pazarları ve piyasayı açıklamaya çalışır. Çözümlemelerini kültür üzerine rasyonel ve din ile açıklamaya çalışır. Bürokrasi olgusunun kolay kolay yok edilemeyecek olsa da toplum tarafından yaratıldığına göre yine toplum tarafından değiştirileceğini inanmıştır. Weber'e göre bürokrasi modern sanayi toplumunda hem kaçınılmaz hem de zorunludur. Günümüzde hepimiz Max Weber'in temel özelliklerini ana hatlarıyla açıkladığı organizasyonlarla birlikte yaşamakta, bürokrasinin sunduğu hizmetlerden yararlanmakta ve hatta bu organizasyonların içerisinde birlikte çalışmaktayız. Bürokrasinin modern toplumda kurduğu egemenliğini normalleştirmişiz.
Modern toplum muhtemelen karizmatik liderlerle bir şey yapabilmenin dışında, ondan kaçmayı umut bile edemez. Weber materyalizm ve rasyonelleşmenin ruhsuz bir “demir kafesi” yarattığını ve kontrol altına alınmaması durumunda bunun tirana yol açabileceğini farkına varmıştır. Bu bakımdan Marx tahlilinden daha öngörülü bir tahlil ortaya koymuştur.
Weber bürokrasiyi olumlu bir şekilde ve en üst organizasyon biçimi olarak tasvir etse bile gelecek tasavvuru oldukça kötümser hatta kadercidir. Weber'in gelecek umudu, kapitalizmin bireysel özgürlükler ve ihtiyaçlar için daha iyi bir gelecek sunmasıdır fakat geleceğin toplumu Weber'e bürokrasiler gibi ruhsuz ve inançlarını yitirmiş bir toplum gibi gözükmektedir (SLATTERY, 2011).
Özet
Weber kapitalizmin ortaya çıkmasında Protestan ahlakı olduğunu söylemiştir yani Protestanlığın temelinde “Ne kadar çok çalışırsan Tanrı seni o kadar çok sever.” esası bulunur ve bu anlayış kapitalist düzenin doğmasını kolaylaştırmıştır. Modernizm ve kapitalizmin doğuşu eş zamanlıdır. Modernizm ile önceki toplumları birbirinden ayıran en temel özellik rasyonalitedir; önceki toplumlar din, gelenek, karizma, irrasyonel inançlar ve düşünce sistemine başvurur modern toplumlar ise rasyonaliteye başvurur. Weber bütün çözümlemelerini rasyonalite ve din temelinde açıklar.
Weber'in ideal bürokrasi modeli yalnızca toplum üyelerinin izin verebildiği ölçüde otoriteye sahip olması gerektiğini savunmuştur. Yasaların ve kuralların herkesçe kabul edilmesi, yetkilerin herkesçe kabul edildiği takdirde uygulanması, yetkinliklerin kurallar ile sınırlandırılması ideal bürokrasi modelidir. Weber bürokrasinin hiyerarşik olduğunu idari bir iş bölümü yapılması gerektiğini ve bu iş bölümü yapılırken bireylerin uzmanlık alanlarına göre olması gerektiğini vurgulamıştır. Hiyerarşik sistem de üst katmanlardaki kişilerin alt katmanlardaki kişiler üzerinde sorumluluğunun olduğunu ve bir görevler hiyerarşisi olması gerektiğini söylemiştir. Organizasyon içerisinde görevli insanların kurallara bağlı olması gerektiğini, insiyatif almaması gerektiği, kişisel duygulardan ve çıkarlardan uzak bir sistem kurulması gerektiğini söylemiştir. Weber bu modeli ile bürokrasi içerisindeki kayırmacılığın ve rüşvetin önünün alınabileceğini düşünmüştür. Toplum hangi sisteme veya hangi yönetime bağlı olursa olsun kurallar eşliğinde hareket ettiği sürece ve bu kurallar herkesçe kabul edilmişse ideal tipe yakın olacaktır. Weber'in bürokrasisindeki kişiler arasındaki ilişkiler görevler hiyerarşisine dayalı olması sebebiyle sistemin kazancı ve katkısı açısından en üstün olanıdır. Weber analizlerini yaparken geleceğe çok karanlık bakmıştır çünkü rasyonalitenin ilerlemesi ve gelişmesi ile kişilerin bir sistem içinde dönüp durduğu bir toplum haline gelecektir. İşte burada verimliliğin artması, geleneksellikten uzaklaşılması bizi farkında olmadan bir demir kafese hapsetmiştir. Bahsettiği toplum içerisinde değişim ve gelişimler sayesinde akılcılığın artması, mantıksal kararlar verme, dogmatiklikten uzaklaşırken sanki mevcut sistem dogmatikmiş gibi içerisinde dönüp durmamıza sebep olacaktır. Weber rasyonelliğin olmaması tarafında değil ancak rasyonelliğin bireyin arzularını, amaçlarını ve öznelliğini kaybedeceğini işaret etmiştir.
Weber, bürokrasiyi hukuki güç ve otoritenin en saf hali olarak tanımlamıştır. Weber’e göre güç ve otorite; iyi bir toplumsal ilişki içinde inançlara karşı kendi iradesini kabul ettirebilme şansıdır. Ona göre iktidar özgür bir içeriği olan belli bir komutanlığa belirli bir grup tarafından uyulması olasılığıdır. Bu noktada otoritenin halk tarafından belirlenmesi özgürlük içeriğine sahip olmasını sağlar. Bürokrasiyi en saf hali şeklinde tanımlamıştır çünkü disiplinin ve otoritenin olması bürokrasiyi güvenilir kılmıştır. Bürokrasi, modern hayatın gerçeğidir, der.
Kaynakça
AKÇAYAKA, M. (2016). WEBER'İN BÜROKRASİ KURAMININ BUGÜNÜ VE GELECEĞİ. Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi .
BECER , F. (2019). MAX WEBER SOSYOLOJİSİNDEN DEMOKRASİ ÇIKARIMLARI. Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi .
ÇEVİKBAŞ, R. (2014). BÜROKRASİ KURAMI VE YÖNETSEL İŞLEVİ. Ekonomi ve Yönetim Araştırmaları Dergisi.
DEMİREL, D. (2013). MAX WEBER’İN SOSYOLOJİ KURAMI. Turkish Studies.
EKŞİ, H. (2010). BUGÜNÜ ANLAMAK İÇİN MAX WEBER’İ YENİDEN OKUMAK . ZKÜ Sosyal Bilimler Dergisi, 187-198.
GÜÇLÜ, S. (2017). KURUMLARA SOSYOLOJİK BAKIŞ. İSTANBUL: KİTABEVİ YAYINLARI.
KARASOY, A. (tarih yok). MAX WEBER’DE BİLİM, BİLİM ADAMI VE SİYASAL LİDERLİK KONUSU. SÜ İİBF Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Dergisi , 487-506.
SLATTERY, M. (2011). SOSYOLOJİDE TEMEL FİKİRLER. İSTANBUL: SENTEZ YAYINCILIK.
https://www.sehak.org/wp-content/uploads/2019/12/Ders2-Ek4.pdf erişim: 04.06.2020/20.30
Comentários